Anonim Şirketlerde Batıl Yönetim Kurulu Kararları

  1. I. GİRİŞ

    Anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olması halinde; yokluk, butlan, iptal edilebilirlik gibi hükümsüzlükler ortaya çıkabilmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nun 390. ve 391. maddesi sırası ile yönetim kurulu kararlarının geçerlilik şartlarını ve batıl kararları düzenlemektedir. Batıl kararlar, hükümde yer verilenler ile sınırlı olmayıp örnek gösterme yolu ile belirlenmiştir.

    II. BATIL KARARLAR

     1. EŞİT İŞLEM İLKESİNE AYKIRI OLAN KARARLAR

    Anonim şirketlerin temel ilkelerinden olan “eşit işlem ilkesi” TTK. m. 357’de düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde; ilkenin ancak şartların eşit olması halinde uygulanabileceği ve keyfi karar ile uygulamalara karşı bir üst hukuk kuralı görevi gördüğü belirtilmektedir. Bu ilke, çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasını engellemeye yönelik olarak getirilmiştir.

    Eşit işlem ilkesi, pay sahiplerinin koruyucu nitelikteki haklarında mutlak olarak uygulanmakta olup bu haklara örnek olarak; genel kurula katılma, oy kullanma, gündeme ilişkin düşüncelerini açıklama, bilgi alma ve inceleme, sorumluluk davası açma ve genel kurul veya yönetim kurulu kararlarının butlanının tespiti ve iptalini dava etme gibi bireysel nitelikteki haklar gösterilmektedir.

    İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2020 tarihli, 2018/1695 E. 2020/168 K. sayılı kararında da pay sahipleri arasında eşitliği bozacak şekilde alınan kararların batıl olduğu yönünde hüküm kurulmuştur;

    “…Şirket ana sözleşmesi A ve B grubu paydaşlara şirketin temsil ve ilzamında görev alacak yönetim kurulu üyelerinin, yani murahhas üyelerin belirlenmesinde B grubu hissedarlara imtiyaz tanımıştır. A grubu hissedarlar da aynı imtiyaza sahiptir. Ana sözleşme, hissedarlar arasında bu şekilde bir denge kurmuştur. Hissedarlar bu şekilde eşit imtiyaza sahip kılınmış iken yönetim kurulunun, dava konusu kararı alırken bu eşitliği bozacak şekilde karar aldığı, A grubu hissedarların yönetimdeki temsil ve ilzam yetkisini koruduğu halde B grubunun bu imtiyazını, geçici de olsa ortadan kaldırmak suretiyle eşit işlem ilkesini ihlal ettiği kanaatine varılmaktadır. Bu durumda ana sözleşmedeki temsil hükümlerine aykırı şekilde ve B grubu hissedarların şirketin temsil ve ilzamında yer almaması sonucunu doğuran söz konusu kararın, şirket paydaşları yönünden eşit işlem ilkesine aykırı olduğu gibi, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki yönetime katılma haklarını ihlal edip, bunların kullanılmasını kısıtlayan nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu kararın TTK’nın 391. maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması hukuka aykırı olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü gerekmiştir…”

    2. ANONİM ŞİRKETİN TEMEL YAPISINA VEYA SERMAYENİN KORUNMASI İLKESİNE AYKIRI OLAN KARARLAR

    Türk Ticaret Kanunu’nun 391. Maddesi gerekçesinde “temel yapı” ile anonim şirketi taşıyan ana kolonların kastedildiği vurgulanmış olup bu kapsamda anonim şirketin tanımına, pay sahiplerinin hakları ve borçlarına ilişkin tek borç ilkesi gibi düzenlemelere, şirketin organsal yapısı ve sermayenin korunması ilkesine aykırı kararlar batıl olmaktadır.

    Sermayeye ilişkin kararlar genel kurulun yetkisinde olup şirket sermayesi üzerindeki tasarruf yetkisi yönetim kurulundadır. Bu doğrultuda pay sahiplerinin haklarının koruma altına alınması gerekmektedir.

    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2016 tarihli, 2015/3129 E. 2016/804 K. sayılı kararında anonim şirketin temel yapısına aykırı olduğundan bahisle yönetim kurulu toplantısına davetin, yetkisiz üye tarafından yapılması halinde yönetim kurulu kararlarının batıl olacağı yönünde hüküm kurulmuştur;

    “… Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı anonim şirketin yönetim kurulunun 5 üyeden oluştuğu, davacı …’ın yönetim kurulu başkanı olduğu, anonim şirketlerde yönetim kurulunu toplantıya davet yetkisinin açıkça yönetim kurulu başkanına verildiği, bu yetkinin emredici nitelikte olduğu, somut olayda butlanla sakat olduğu belirtilen kararların alındığı yönetim kurulu toplantılarının ise yönetim kurulu başkanının daveti üzerine değil, toplantıya davet yetkisi olmayan üyelerin daveti üzerine yapıldığı, bu hususun anonim şirketin temel yapısına uymadığı ve TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca alınan bu yönetim kurulu kararlarının butlanı sonucunu doğurduğu,… tespitine karar verilmiştir…”

    Yönetim kurulu başkanının kasten çağrılmadığı toplantıda alınan kararın batıl olacağı yönündeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.03.2018 tarihli 2016/9409 E. 2018/2154 K. sayılı kararı şu şekildedir;

    “…Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının yönetim kurulu başkanı olduğu, ancak davalı şirket yönetim kurulunun 06.01.2015 tarih ve 04 nolu kararıyla davacının katılımı olmaksızın iki üye ile toplanarak yönelim kurulu başkanlığına dava dışı …’ü başkan vekilliğine de dava dışı … …’ü oybirliği seçmiş olduğu, toplantıya çağrının kanunda herhangi bir şekle tabi tutulmadığı, ancak tüm yönetim kurulunun toplantıdan haberdar edilmesinin asıl amaç olduğu, yönetim kurulunu toplantıya çağırmanın başkanın görevi olduğu ve başkanın bulunmadığı zamanlarda başkan vekilinin de yönetim kurulunu toplantıya çağırabileceği yönündeki hükmün emredici olduğu, yönetim kurulu başkanı olan davacının görevini yerine getirmeye engel bir durumda olduğuna dair herhangi bir somut delil bulunmadığı gibi başkan olan davacıdan … m. 392/7’ye uygun şekilde toplantı yapılmasının talep edildiğine ve başkan tarafından bu talebin reddedildiğine ilişkin de herhangi bir belge bulunmadığı, davacının da kasten toplantıya çağrılmaksızın karar alındığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin yönetim kurulunun 06/01/2015 tarihinde 2015/4 nolu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir…”

    Sermayenin korunması ilkesine ilişkin olarak ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2019 tarihli, 2018/255 E. 2019/1124 K. sayılı kararında aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir;

    “…Mahkemece; iptali istenen YK kararlarının TTK’nun 391 maddesi uyarınca eşitlik ilkesinin ihlal eder nitelikte olmadığını; ancak,payların o tarihlerde rayiç değerlerinin 10-TL civarında olduğunu, YK kararlarında sırası ile 1,5 ve 5-TL nin pay bedeli olarak ön görüldüğünü, payların değerinin çok altında satış kararı alındığından dava konusu 02/11/2015 ve 10/11/2015 tarihli YK toplantısında alınan kararların, sermayeyi koruma ilkesi gözetmemesi sebebiyle TTK’nun 391/b maddesi uyarınca batıl olduğunu, sadece payların değeri altında satış rakamı ön gördüğü için sermayenin koruma ilkesine aykırı bulunan YK kararlarının; yasa gereği batıl olduğu için iptaline karar verilmiştir…”

     

    3. PAY SAHİPLERİNİN, ÖZELLİKLE VAZGEÇİLMEZ NİTELİKTEKİ HAKLARINI İHLAL EDEN VEYA BUNLARIN KULLANILMALARINI KISITLAYAN YA DA GÜÇLEŞTİREN KARARLAR

    Sınırlandırılması veya ortadan kaldırılması pay sahibinin tasarrufunda olmayan, bireysel üyelik hakları vazgeçilmez niteliktedir. Madde metninde özellikle denilerek geçersizliğin sadece vazgeçilmez haklara özgülenmediği vurgulanmıştır. Vazgeçilmez haklar genel olarak, genel kurula katılma, temsil edilme ve buna bağlı haklar, yöneticiler hakkında sorumluluk davası açma hakkı, kâr payı talep etme hakkı, bilgi ve inceleme hakkı, asgari oy hakkı, eşit işleme tabi tutulma hakkı gibi haklardır.

    Bu düzenlemeye ilişkin olarak pay sahiplerinin bilgisi olmaksızın pay devri yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının batıl olduğu yönündeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 29.04.2019 Tarihli, 2019/1412 E. 2019/3266 K. Sayılı Kararı şu şekildedir;

    “… Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 20/10/2015 tarihli yönetim kurulu toplantısında müvekkillerinin bilgileri haricinde paylarının yönetim kurulu başkanı Hüseyin Güven’e devredildiğini, ancak kararda davacıların imzası olmadığı için kararın geçersiz olduğunu… Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacılara ait payların davalı şirketin yönetim kurulu tarafından devrine ilişkin kararın TTK’nın 391/1-c maddesince batıl olup kararın yoklukla malul olduğunun tespiti gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir…”

    4. DİĞER ORGANLARIN DEVREDİLEMEZ YETKİLERİNE GİREN VE BU YETKİLERİN DEVRİNE İLİŞKİN KARARLAR

    Türk Ticaret Kanun’unda anonim şirket organlarının devredilemez nitelikteki görev ve yetkileri düzenlenmektedir. Genel kurulun görev ve yetkilerini düzenleyen 408. maddeye göre, esas sözleşmenin değiştirilmesi, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin seçilmesi, yıllık kâr üzerinde tasarruf etme gibi kararların alınması genel kurulun devredilemez yetkilerine dahildir. Dolayısıyla organlar arasındaki işlev ayrımı göz önüne alındığında bu sayılan içerikteki kararların yönetim kurulu tarafından alınması halinde bu kararlar batıl olacaktır. Hesap denetçisi tarafından yapılan finansal tablo ve raporların denetimine ilişkin yönetim kurulunun karar alması da yine bu sonucu doğuracaktır.

    Nitekim Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2019 Tarihli, 2019/184 E. 2019/2072 K. Sayılı Kararı, 408. Madde gereğince önemli miktarda şirket malvarlığının devri için genel kurul tarafından karar alınmasının aranacağı yönündedir;

    “…TTK’nın 408. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi tahtında kullanılan “önemli miktarda malvarlığı”nın neyi ifade ettiği ve belirlenmesi hususunda TTK’da bir ölçüt getirilmemiştir. Her şirket için ne kadar malvarlığının önemli sayılacağı hususunun tespit edilmesi önem arz etmektedir. Yine somut olayda olduğu gibi bir anonim ortaklığın, pay sahibi olduğu başka bir şirketteki paylarını devretmesinin, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususu önem arzetmektedir. Anonim ortaklıkların başka şirketlerde sahip olduğu payların da “şirket varlığı” kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekmekte olup, bu payların şirket varlığının önemli bir miktarını oluşturması halinde, devri için genel kurul kararı alınması gerekliliği gündeme gelecektir…”

    Aynı şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.03.2015 Tarihli, 2015/1600 E. 2015/3583 K. Sayılı Kararında da sermaye ödeme tarihinin yönetim kurulu kararı ile öne çekilmesinin bu düzenleme bakımından batıl olduğu yönünde hüküm kurulmuştur;

    “…Davacı vekili, davalı şirketin ana sözleşmesinin son olarak 01/06/2011 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan genel kurul kararıyla tadil edilmiş ve ana sözleşmesinin sermayeye ilişkin 6. maddesinin değiştirilmiş olduğunu, bu kararda sermaye borcunun ödenmesi ile ilgili açık vade belirlendiğini, şirket esas sözleşmesi gereği 27/05/2014 tarihine kadar ödenmesi mümkün olan 3/4 oranındaki sermayenin ödeme tarihinin, yönetim kurulu kararıyla öne çekilmesinin esas sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini ve batıl nitelikteki kararın iptalinin gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 94 nolu yönetim kurulu kararının 6. maddesinin iptalini talep ve dava etmiştir… Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı şirketin 20/12/2012 tarihli ve 94 numaralı yönetim kurulu kararının 6. maddesinin 6102 sayılı TTK 391/1-d bendine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin 20/12/2012 tarihli ve 94 numaralı yönetim kurulu kararının 6. maddesinin butlanın tespitine karar verilmiştir…”

    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24.04.2017 tarihli, 2015/15026 E. 2017/2343 K. Sayılı bir başka kararı ise şu şekildedir;

    “… Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu yönetim kurulu kararının mali ve hukuki dayanağının olmadığı, söz konusu kararların hayatın olağan akışına aykırı olduğu, gerçek bir borç ilişkisine dayanmayan, pay sahibi şirketlerin davalı Şirket’e olan borcunu sıfırlamaya yönelik ve aynı zamanda söz konusu pay sahibi şirketler lehine eşit işlem ilkesine aykırı kararlar olduğu, bu bakımdan söz konusu kararların, dürüstlük kuralı ve eşit işlem ilkesine aykırı bulunduğu, yönetim kurulu kararında ticari defterlere işlenmesine karar verilen zararların ödenmesi halinde şirket öz kaynağının yarısına yakınını yitirmiş olacağının tespit edildiği, bu durumda anılan kararların sermayenin korunması ilkesine de aykırı görüldüğü gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı Şirket’in yönetim kurulunun 24/09/2013 tarih ve 2013/11 numaralı kararının (1. 2. ve 3. bendlerden oluşan) TTK’nın 391. maddesi uyarınca batıl yönetim kurulu kararı niteliğinde olduğunun tespitine ve yönetim kurulu kararının uygulanmasının kararın kesinleşmesine kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.

    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı Şirket’in, bölünme prosedürü içerisinde kendi iç ilişkisinde mahsuplaşma yapmak ve mahsuplaşmanın bir uzantısı olarak butlanı istenen yönetim kurulu kararının alındığını savunması karşısında 6102 sayılı TTK’nın 391/1-d ve 392/2 maddeleri uyarınca davalı Şirket’in yönetim kurulunun davaya konu kararları alamayacak olmasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…”

    III. GENEL HÜKÜMLERE GÖRE BUTLANIN İLERİ SÜRÜLMESİ

    Yukarıda sayılan haller dışında yönetim kurulu kararlarının kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına aykırı veya konusunun imkânsız olduğu durumlar da Türk Borçlar Kanunu m. 27 gereğince genel hükümlere göre butlan yaptırımına uğrayabilmektedir. Butlanın ileri sürülmesi bir süreye ve şekle bağlı olmayıp hukuki menfaati olan herkes dava yoluyla hükümsüzlüğün tespitini talep edebileceği gibi def’i olarak da ileri sürebilir. Hükümsüzlüğün hakim tarafından da re’sen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi için:

Av. Serap Gülşah Beyaztaş
Av. Serap Gülşah BeyaztaşKıdemli Avukat
Stj. Av. Beyza Candan
Stj. Av. Beyza CandanStajyer Avukat

Lütfen paylaşmak istediğiniz platformu seçin.