Gizli Ayıpta Bildirim Yükümlülüğü ve Bildirim Zamanı

Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 219.maddesi uyarınca, satıcının, alıcıya taahhüt ettiği niteliklerin satılanda bulunmaması veya kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik eksikliklerin bulunması durumlarında ayıptan söz edilir.

TBK kapsamında ayıp, “açık ayıp” ve “gizli ayıp” şeklinde olabilmektedir. Açık ayıp, olağan gözden geçirmeyle görünen ayıp şeklinde ifade edilebilir. Gizli ayıp ise satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıbın varlığı durumudur. Bu tür ayıplar genellikle satılanı (eşyayı) kullanmaya başladıktan sonra ortaya çıkan ayıplardır.

Ayıplı mal tesliminden dolayı satıcının sorumlu olabilmesi için ayıbın malın teslim anında bulunması gerekmektedir. Sözleşme kurulduğu tarihte alıcının ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği durumlarda ise sözleşmeye aykırılıktan söz edilemez.

İspat Yükü

Ayıbın var olduğu anın belirlenmesinde, ispat yükünün kimde olduğu büyük bir önem taşımaktadır. İspat yükü Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 190.maddesinde:

“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

şeklinde düzenlenmiştir. Buna binaen, kural olarak malın ayıplı olduğunu alıcı ispatlamak zorundadır. Ancak 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (“TKHK”) 10. maddesinde ispat yüküne ilişkin özel düzenlemeye yer verilmiştir. Maddeye göre:

Teslim tarihinden itibaren 6 ay içerisinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir.”

Satıcı işbu hükme aykırı olarak, ayıplı maldan doğan sorumluluğu ortadan kaldıracak herhangi bir sorumsuzluk anlaşmasını yapamaz.

Alıcının Bildirim Yükümlülüğü

TBK’nın 223. maddesine göre; 

“Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”

Dolayısıyla, kanun koyucu tarafından bildirim yükümlülüğü alıcıya yüklenmiştir. Alıcı, açık ayıp halinde uygun süre içerisinde, gizli ayıbın ortaya çıkması halinde ise derhal satıcıyı bu durumla ilgili bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu noktada alıcının gizli ayıbı derhal satıcıya bildirmesi halinde satıcı, işbu ayıbın giderilmesini sağlamak zorundadır.

Ayıp bildirimi ile ilgili bir diğer husus, bu bildirimin yapılacağı süreye ilişkindir. Bu noktada bir görüşte, bildirimin hukuki nitelik olarak varması gerekli bir bilgi açıklaması olması sebebiyle, bildirimin zamanında yapılıp yapılmadığının belirlenmesinde “ulaşma anı” esastır ve geç ulaşmanın sonuçlarına alıcı katlanmalıdır.[1] Diğer hakim görüşe göre[2] ise ayıp bildiriminin zamanında yapılıp yapılmadığının belirlenmesi için gönderme anı esas alınmalıdır.

Alıcının Seçimlik Hakları

Satılan malın ayıplı çıkması sonucunda kanun koyucu alıcıya birtakım seçimlik haklar tanımıştır. Bu seçimlik haklar TBK’nın 227. Maddesinde;

  • Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
  • Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
  • Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
  • İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.

olarak düzenlenmiştir. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vermek suretiyle uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilme hakkına sahiptir.

TKHK’nın 11. maddesi TBK m.227 paralelinde düzenlenmiş olup Kanunda, tüketicinin seçimlik haklar başlığı altında düzenlemeye yer verilmiştir. Maddenin ilk fıkrasında TBK’daki seçimlik hakları sayılmıştır:

(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.

(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.

(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir. 

(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.

(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.”

Satılanın garanti süresinin bitiminden sonra ortaya çıkan gizli ayıp durumu da uygulamada tüketicilerin karşılaştığı önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. TKHK’nın 56. maddesi 2. fıkrasına göre:

“Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlamak üzere asgari iki yıldır.

Bir başka deyişle satıcının taşınır eşya bakımından ayıptan sorumluluğu, kural olarak malın tüketiciye tesliminden itibaren 2 yıl geçmekle sona erer. Taşınmaz bakımından ise bu süre 5 yıldır. Ancak işbu düzenleme yalnızca açık ayıplar için söz konusu olup gizli ayıp halinde garanti süresinin geçmesi itirazı satıcı tarafından ileri sürülemeyecektir.

Konuya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/13-563 Esas 2019/605 K. Sayılı kararı aşağıdaki gibidir:

Yerel Mahkemece, garanti süresi dolduktan sonra ürünün arızalanması hâlinde zamanaşımının işleyip işlemeyeceği konusunda Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulunun tüketici lehine kararlarının bulunduğu, buna göre satın alınan maldaki ayıp satıcının ağır kusur veya hilesi ile gizlenmişse zamanaşımı süresinin işleyemeyeceğinin kabul edildiği, servisin tüketiciyi sonuç alamayacağı tamirlerle oyaladığı durumlarda da aynı uygulamanın söz konusu olduğu, bilirkişinin maldaki ayıbın imalat hatası olup tüketicinin faydalanmasına imkân vermeyen, süreklilik arz eden mahiyette bulunduğu yönündeki tespiti de dikkate alındığında eldeki davada zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.”[3] 

SONUÇ

Satıcının ayıptan sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için kanunun öngördüğü şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Satıcının ayıptan sorumluluğu için öncelikle satılanın teslim edilmiş olması, satılanda ayıbın mevcut olması, satıcının ayıplardan dolayı sorumsuzluğuna ilişkin bir kayıt olmaması ve alıcının ayıpları bilmiyor olması şartları aranmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, şartlar oluştuğu taktirde bu sorumluluk bakımından satıcının kusuru aranmayacak olup satıcının ayıplar konusunda bilgisi olmaması da sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bunun yanında, ayıptan sorumluluğun ortaya çıkabilmesi için alıcının yerine getirmesi gereken bazı şekli şartlar da bulunmaktadır. Bunlar, gözden geçirme (muayene/kontrol) ve bildirim (ihbar) külfetleridir. Bildirim şekli kanunda ayrıca düzenlenmemiş olup herhangi bir şekle tabi değildir.

[1] Yavuz, a.g.e., s. 113; Gümüş, Özel, s. 71; Yücer Aktürk, a.g.e., s. 218, dn. 636’daki yazarlar

[2] Eren, a.g.e., s. 119; Yücer Aktürk, a.g.e., s. 218, dn. 639’daki yazarlar; Akçura Karaman, a.g.e., s. 237

[3]  Erişim Tarihi: 15/08/2021. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-563 E. 2019/605 K. Sayılı Kararı (https://lib.kazanci.com.tr/kho3/ibb/files/dsp.php?fn=hgk-2017-13-563.htm&kw=`2017/13-563`+E.+`2019/605`+K&cr=yargitay#fm )

Bu konu hakkında daha fazla bilgi için:

Av. Elif Yaşaroğlu
Av. Elif YaşaroğluAvukat
Stj. Av. Feride Babalı
Stj. Av. Feride BabalıStajyer Avukat