Anonim Şirkete Kayyım Atanmasında Uygulanacak Esas ve Usuller

GİRİŞ

Anonim şirket sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Anonim şirketlerde, ortakların kimlik, kişilik ve ilişkileri değil, sermayeler ön plana çıkmıştır. Bu şirketlerde malvarlığının gerçek sahibi ve idarecisi, tüzel kişiliktir. Tüzel kişilik de şirketin organizasyonu içinde hakları kazanma ve borçları kullanabilme bakımından idare ve temsil işlerini gören organlara muhtaçtır. Anonim ortaklıkların organlarının bulunması, onlar açısından hayati bir önemi haizdir. Varlıklarına bu derecede önem atfedilen söz konusu organların yokluklarına yahut bu organlarda yaşanan sorunlara elbette bazı hukuki sonuçlar bağlanmıştır. Zira anonim ortaklığın iradesini organları oluşturacağından ve açıklayacağından, ortaklığın organlarındaki eksiklikler veya işleyişlerindeki sorunlar hem ortaklığın yapısında hem de üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde çeşitli şekillerde etkili olacaktır. Kanun koyucu, sermaye şirketlerinin bu özelliklerini dikkate alarak, pay sahiplerini, azınlığı ve şirket tüzel kişiliği ile şirket alacaklılarını koruyan özel hükümler getirmiştir. Bu kapsamda anonim ortaklığın organlarında yaşanan sorunların belirli ve tek bir hukuki sonucu değil, birden çok farklı hukuki sonuçları vardır. Ancak bizim inceleme konumuz, bu sonuçlardan biri olan “Ortaklığa Yönetim Kayyımlığı Atanması” hususudur.

A. MEVZUATIMIZDA KAYYIMLIK KAVRAMI

Kayyım (kayyum), kelime itibarı ile “Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse” anlamına gelmektedir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu (TMK)’nun 403. Maddesine göre de kayyım, “belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.” Anonim ortaklıklar hukukunda ortaklık özerkliğine ciddi bir müdahale olan kayyım, şirket menfaatinin gerektirdiği ve kanunun belirlediği hallerde mahkeme tarafından görevlendirilir.

Kayyım kavramı her ne kadar çeşitli mevzuatlarda düzenlenen bir kurum olsa da 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun sınırlı sayıda maddesinde kayyım ibaresine yer verilmiş ve ayrıntılı bir düzenlemeye gidilmemiştir. Bunun bir sebebi de TTK’nun 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanunu, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasıdır.” denilmiş olmasıdır. Böylece Yasa koyucu, TTK’da kayyım atanmasına dair ayrıntılı hükümlere yer vermeyi gerek görmemiş, genel bir yollama ile TMK’nun ilgili hükümlerinin ticaret şirketlerine de uygulanmasına imkân tanımıştır. Nitekim, pratikte de anonim şirketlere kayyım atanması ağırlıklı olarak TMK hükümleri çerçevesinde talep edilmekte ve karara bağlanmaktadır.

B. ANONİM ŞİRKETE KAYYIM ATANMASI

1. Temsil Kayyımlığı

Anonim ortaklık bünyesinde hem pay sahipleri hem de yönetim kurulu uzun vadede zarar görmemek adına şirket menfaatlerini her zaman öncelemek durumundadır. Fakat bazı durumlarda şirket içi menfaat çatışmaları üst seviyelere çıkarak pay sahipleri veya yönetim kurulu üyelerinin kendi menfaatlerini şirket menfaatinin önünde tutma ihtimalleri gündeme gelmektedir.  Bu hallerde şirket menfaatini koruyucu bir tedbir olarak mahkeme tarafından şirketi temsil etmek üzere bir temsil kayyımı atanır.  TMK’nun 426. Maddesine göre, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, mahkemece istek üzerine veya re’sen temsil kayyımı atanmaktadır. Bu hüküm, anonim ortaklıklar için de uygulama alanı bulmaktadır.

Kural olarak anonim ortaklıkları bir davada temsil etme vazifesi yönetim kuruluna aittir. Ne var ki, ibra davası, şirket ile rekabet etme izninin iptali davası gibi davalar doğrudan yönetim kurulu üyelerinin menfaati ile de ilgili olduğundan dolayı, ortaklığı yönetim kurulunun temsil etmesi şirket menfaatinin ciddi şekilde zarara uğramasına sebebiyet verebilir. Bu gibi hallerde, ortaklığı yönetim kurulundan bağımsız bir kayyımın temsil etmesi, şirket menfaatini korumak amacının bir gereğidir. Mahkeme tarafından görevlendirilen temsil kayyımının hangi görev, yetki ve sorumluluklara sahip olduğu ilgili mahkeme kararında belirtilir. Temsil kayyımı, görevlendirildiği iş süresi boyunca anonim ortaklığı temsil eder, iş bittiği anda temsil kayyımının da görevi sona ermiş olur. Yargıtay, dava süresince ortaklığa temsil kayyımı atanması talebini, bir ihtiyati tedbir istemi olarak kabul etmektedir.[1]

2. Yönetim Kayyımlığı

Anonim ortaklığın zorunlu organlarının çeşitli nedenlerle işlevsiz kalması sonucu olarak ortaklığın hukuk aleminde varlığını sürdürebilecek organlardan yoksun kalması söz konusu olabilmektedir. Bu gibi hallerde anonim ortaklığa TMK m.427/1’in 4. Bendi uyarınca mahkemece yönetim kayyımı atanır. Hükme göre, bir tüzel kişiye yönetim kayyımı atanabilmesinin şartları; tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış olması ve yönetimin başka yoldan sağlanamamış olmasıdır. Yönetimin başka yoldan sağlanması durumuna; yönetim işlerinin imzaya yetkili bir müdür tarafından yürütülebilmesi örnek gösterilebilecektir.

Ticaret kanununun Md.530/1. “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Anonim şirketlerin zorunlu organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur. Genel kurul, anonim şirketin tüzel kişiliği kazandığı anda oluşan ve tüzel kişiliği devam ettiği sürece de varlığını koruyan yasal organdır. Genel kurulun yasada düzenlendiği şekilde belli zamanlarda toplanması ve karar alması gerekmektedir. Şirketin genel kurulu toplanamıyorsa veya toplantı nisabı sağlanamıyorsa ve gerekli kararlar alınamıyorsa, bu durum uzunca bir süre devam ediyorsa böyle bir durumda TTK’nun 530. Maddesinde aranan organ yokluğu şartı gerçekleşmiş olmaktadır.  Bu halde mahkemece anonim şirkete fesihten önce şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre tayin edilerek eksikliği gidermesi için bir olanak sağlanmaktadır.

Anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm yoktur.  Mevcut yönetim kurulunu yeni yönetim seçilene kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevine devam edecektir. Yargıtay, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin organsız kaldığından söz edilemeyeceğini kabul etmektedir.[2]

Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, mahkeme yönetim kayyımı atayarak yönetim boşluğunu giderecektir. Yukarıda da açıkladığımız üzere yasa koyucu bu hükümle tüzel kişiliği sona erdirmek yerine devam ettirmek için bir fırsat vermek amacını gütmektedir.

Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11.09.2017 tarihinde:

“Şirketin feshi ile yöneticilerin sorumluluğuna dair tazminat istemine ilişkin açılan davada yargılamanın devamı sırasında şirketin 6102 Sayılı TTK’nin geçici 7. Maddesi uyarınca resen ticaret sicilinden kaydı silinmiştir. Bu durumda, öncelikle davalı şirketin ihya edilmesi ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanması gerekir” şeklinde karar vermiştir.[3]

3. Kayyım’ın Görev ve Yetkileri

Kayyımın görev ve yetkileri mahkemece sınırları çok iyi saptanarak belirlenir. Kayyımın görevi her halde geçici olduğundan, süresi, yetkileri, ücreti kararda açıkça belirtilmelidir. Burada unutulmaması gereken, kayyımın atanmasına yol açan durumlarla sınırlı ve yetkili olarak görevlendirilmiş olduğudur.  Örneğin şirkette yönetim kurulu, genel kurul toplantıya çağrılamadığı için seçilemiyorsa, kayyım genel kurulu toplamak ve yönetim kurulu seçimini gerçekleştirmek üzere yetkilendirilir. Yoksa kayyım yönetim kurulu yerine geçerek yönetim kurulunun görevlerini yürütemez. Eğer kayyım da genel kurulun toplanmasını sağlayamamışsa bu durum TTK Md. 435 göre bir fesih nedenidir ve kayyımın görevi de bu çerçevede belirlenir.

4. Kayyım Atanmasında Yargılama:

Anonim şirketlere yönetim kayyımı atanmasında yetkili ve görevli mahkeme pek çok Yargıtay kararında da hükmolunduğu gibi, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesidir [4].

Ortaklığa açılacak kayyım atanması talepli davalarda anonim ortaklığın hasım gösterilmesi gerekmektedir. Kayyım atanmasında hukuki menfaati olan herkes ortaklığa kayyım atanmasını talep edebilecektir. Bu kapsamda ortaklık pay sahibi olan gerçek veya tüzel kişiler, ortaklık alacaklıları ve ortaklığın dış denetiminde görevli olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ortaklığa kayyım atanması için mahkemeye başvurabilir. Burada hukuki menfaat dava şartı olduğu için mahkeme her aşamada talep üzerine veya resen dava açan kişi veya kişilerin hukuki menfaati olup olmadığını inceleyecek hukuki menfaat bulunmuyorsa davayı reddedecektir.

Kayyım, görevlerini yerine getirirken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdür. Aksi takdirde, görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla şirkete verdiği zarardan hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaktadır. TMK’nun 468. Maddesine göre Devletin sorumluluğuna da yer verilmiştir. Buna göre, Devlet, vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu gibi; kayyıma tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumludur. Zararı tazmin eden Devlet, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunanlara rücu etmektedir.

Yine TMK’nun 492. Maddesine göre sorumlu kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi ise, zararın kayyıma tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir yıldır. Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.

[1] Kazancı. Yargıtay 11. H.D. 2004/10513 E. 2005/9383 K. 06.10.2005 T.[2] Kazancı. Yargıtay 11. H.D. 2012-13135 E. 2014-3515 K.   25.02.2014 T.[3] Kazancı. Yargıtay 11.H.D.2017-2341 E. 2017-4186 K. 11.09.2017 T.[4] Kazancı. Yargıtay 11.H.D.2017-2341 E. 2017-4186 K. 11.09.2017 T.[5] Kazancı. Yargıtay 11. H.D. 2004-14522 E. 2005-11868 K. 05.12.2005 T. Yargıtay 11. H.D. 2004-15284 E. 2005-166 K. 24.01.2004 T.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi için:

Av. Eyüp Kul
Av. Eyüp KulKurucu Ortak
Av. Tuba Köse
Av. Tuba KöseAvukat